Kastrasyon (Hadım Edilme) Yarasını Anlamak

Sevgiyi Öğrenme Enstitüsü kurucuları Krishnananda ve Amana'nın bülten yazılarıdır.

Çalışmalarımızda genellikle, kişilerin, olaylar ve koşullar karşısında ya da ilişkilerinde kendilerini güçsüz hissettikleri için mücadele etmek zorunda kaldıkları durumlarla ilgileniriz.

Güçsüz olma deneyimiyle başa çıkmak ve kendimizi daha güçlü ve daha merkezlenmiş hissetmeyi öğrenmek, kendimiz için akan bir yaşam yaratmanın temelidir.

Bu temel güçsüzlük duygusunun izini geriye doğru sürdüğümüzde çocuklukta alınan derin bir yaraya, yani kastrasyon yarasına kadar ulaşabiliriz.

Bu yara genellikle bilinmez, tanınmaz, hissedilmez ve keşfedilmez ancak bu kadar sıklıkta başını göstermesi şaşırtıcıdır. Bugün pandemi ile tamamen görünür hale geldiğine şahitlik ediyor ve bunu daha çok yakın ilişkilerimizde yaşıyoruz.

Ne zaman dünya ile, hükümet ile veya başka bir kişi ile olan ilişkimizde baskı altında, kontrol ediliyormuş gibi, güçsüz ve çaresiz hissetsek, özellikle bir durum üzerinde çok az kontrolümüz olduğunda veya hiç kontrolümüz olmadığında, güçlü bir öfke ve/veya teslimiyet duygusu hissederiz.

Doğrucu, kontrolcü, otoriter ve hatta fanatik tepkiler verebiliriz ya da diğer yöne gidip itaatkar ve uyumlu hale gelebiliriz. Başka bir alternatif de, asi olmak ve “varolan güç odaklarına” ya da partnerimize / arkadaşımıza karşı derin bir güvensizlik duygusu beslemeye başlamaktır.

Kastrasyon yarası, ilişkilerimizi etkileyen güçlü bir güçtür. Örneğin, Michael sık sık karısı Susan tarafından baskı altında tutulduğunu hisseder. Onun “kontrolcü bir kaltak” olduğunu düşünür ve ona karşı düşmanca, saldırgan bir şekilde davranır. Daha sonra kendini suçlu hisseder ve kendini çok “tepkisel ve sevgisiz” olduğu için yargılar.

Martha, erkek arkadaşı Alex karşısında kendini tehdit altında hisseder ve kendisini kolayca yok sayar. Ne hissettiğini veya neye ihtiyaç duyduğunu hissedemez ve uyumlu, itaatkar hale gelir. Daha sonra, küser ve uzaklaşır, onu sessizlikle cezalandırır ve sevgi göstermez.

Bu yara, bir çocuk ve ergen olarak özgüvenimizi geliştirirken saygı ve destek görememekten gelir. Çoğu zaman, bu duygular, irademizin büyük insanların kuralları, davranışları, değerleri ve inançları tarafından farklı şekillerde ezildiği çocukluk deneyimlerinden kaynaklanır.

Çocukken irade gücümüzü savunmaya ve korumaya, hatta irademizin ezildiğini fark etmeye bile gücümüz yoktu. Bu tür bir koşullanmayla karşı karşıya kalan çoğumuz buna uyduk. Bazılarımız isyan etmiş olabilir, ancak genellikle isyanımız iktidarsızdı veya kendimize zarar veren davranışlara yol açtı, çünkü yaşamlarımız üzerinde çok az gücümüz ve kontrolümüz vardı.

Bu duyguyu kapatmak için kullandığımız davranışların ötesine geçebildiğimizde, temel bir “yapamam” duygusuyla bağlantı kurmaya başlarız. Bu hayatımızın her yönünü etkiliyor olabilir. Hayatın ve dünyanın bizim üzerimizde hakimiyet kurması içsel bir durumdur.

Peter, kastrasyon yarasını babasının sözlü ve fiziksel şiddetiyle ilişkilendirir. Marty, kendisini okulda defalarca zorbalığa uğramakla ilişkilendirir. Laila, erkek şovenist babasını idealleştirmenin her zaman partnerlerini idealize etmesine ve kendi ihtiyaçlarını dinlememesine neden olduğunu fark eder; hatta tacize uğramasına izin verecek kadar.

İrademiz geçmişte yok sayıldıysa, korkuyla karşılaştığımızda çökebilir ve hayatımızda korkuyla yüzleşme cesaretini bulmakta zorlanabiliriz ya da korkuyu inkar ederek, yargılayarak ve hissetmeden onu iterek başa çıkabiliriz.

Bugün, dünyadaki olaylarla veya partnerimiz veya arkadaşlarımızla ilgili olarak kendimizi boyun eğmiş, çaresiz ve yetersiz hissettiğimiz anlarda, bunun kastrasyon yarasından geldiğini anlamak yerine, genellikle itaat ederek, uzaklaşarak, ya da saldırganlaşarak kapatmaya çalışıyoruz.

Çoğu zaman, biri bizi etkilediğinde ve ona fazla değer verdiğimizde, farkında olmadan kastrasyon yaramızı harekete geçirerek gücümüzden vazgeçmiş oluyoruz. Bu durumda kendimizi aşağılık hissedebilir, sınırlar koyamayabiliriz; pasif agresif, küsebilir veya bunalıma gireriz. Hatta o kişinin bizi istismar etmesine izin veririz.

Bu yaranın kendini gösterme şekli duygusal doğamıza bağlıdır. İlk yol telafi etmektir - özellikle cinselliğimiz söz konusu olduğunda güçlü ve yetenekli hissetmeye çalışmak, gücümüzü ve güvenimizi başkalarına ve kendimize kanıtlamak için aşırı uçlara gitmek. Çocuklukta yaşanan bu tür cinsel ve enerjik baskılar, ya da bir babanın şiddeti ya da çöküşü ya da bir annenin depresyonu, olumsuzluğu, kontrolü, müdahaleleri ve belki istismarı ve ayrıca toplumsal baskılar, bunlarla yüzleşmek oldukça zorlayıcıdır.

Bu nedenle, yarayla doğrudan yüzleşmek yerine, genellikle bireyselliğimizi ortaya koymak için hayatımızın tüm alanlarında - cinsel güven, finansal başarı, takıntılı egzersiz, otoriter olmak veya fikirlerimize fazla bağlı kalmak ve sürekli mücadele etmek gibi sonsuz bir dizi telafi ile uğraşırız.

Ve bu yarayı hissedip içine girmek yerine, özellikle cinselliğimizde ortaya çıktığında, genellikle performans, kıskançlık, güç ve para, aktivite, ego imajı ve vücut geliştirme ile telafi ederiz. Hayata ve ilişkilere karşı sert bir tutum belirleyebilir, korkularımızı ve güvensizliklerimizi saklayabiliriz.

Bütün bunlar, içimizdeki boşluk hissini örtmek için sahte birer güçtür.

Kastrasyon yarasının kendini göstermesinin diğer şekli de çöküştür - başkaları ve/veya dünya tarafından mağdur edilmiş hissetmek ve sürekli olarak özellikle partnerimiz tarafından kontrol edildiğimizi ve bize hükmedildiğiniz yansıtmak.

Örneğin Andrew, kız arkadaşı Mary'nin ona özgür olabileceği ve kendisi olabileceği bir yer bırakmadığına inanıyor. Ancak gücünü nasıl kaybettiğini araştırmak yerine; suçlamaya ve şikayet etmeye devam ediyor.

Kastrasyon yarasının çökmüş tarafının ortaya çıkmasının bir başka şekli de, diğer kişiye her zaman özlediğimiz gibi anne veya babalık atfedip duygusal, finansal ve hatta ruhsal olarak kurtarılmayı ummaktır. Çöküntü örtüsünün altındaki yarayı, memnun ederek, bağ kurmayarak, sınır koyamayarak veya neye ihtiyacımız olduğunu ve ne hissettiğimizi bile bilmeyerek kapatabiliriz.

Çoğu zaman bu, bir başkasının gücünün insafına kalmış hissetmeye, kendimizden ve diğer kişiden nefret etmeye ve küskünlüğe, suçlamaya, şikayete ve hatta depresyona yol açar.

Altında, içsel güç, doluluk ve yaşamın içinde ve karar alırken irade eksikliği hissedebiliriz.


Bir ilişkinin başlangıcında, hadım etme yarası henüz tetiklenmemiş olabilir. Normal sevişme yöntemlerimiz sorunsuz çalışabilir ve genel olarak, diğer kişiyle çok da güçsüz, kontrol altında veya kendimizi kaybetmiş hissetmeyebiliriz.

Ancak partnerimize yaklaştıkça ve aşk büyüdükçe daha savunmasız hissetmeye başladığımızda, özellikle sevişmede yara açılır. Bunu anlamazsak ve telafilerin yöntemlerinin ardındaki utanç ve korkuyu keşfetmezsek, yakınlıktan ve cinsellikten kaçınabilir, partnerimizi uzaklaştırabilir, kavgalar çıkarabilir, sinirli ve talepkar hale gelebilir, duygularımız için kişiyi veya ilişkiyi suçlayabiliriz. Güçsüzlük, hatta başka cinsel partnerlere sahip olmak isteme ortaya çıkabilir.

Kastrasyon yarası o kadar yaygındır ki, anlaşılmadıkça ve hissedilmedikçe gelişen ve derinleşen bir yakınlığı sabote edebilir.
Kastrasyon yarasının içine girmenin iki boyutu vardır.

Bir yandan içimizden yükselen “yapamam” ile bağlantı kurmalı ve bunun erken dönem travmalarından kaynaklanan öğrenilmiş bir çaresizlik ve umutsuzluk olduğunu anlamalıyız.

Diğer yandan ise “yapabilirim”imizi keşfetmeli ve beslemeliyiz.

İlk açıdan, onun ne olduğunu anlayarak, kendini nasıl gösterdiğini, öfke veya çöküş ve teslimiyetteki davranışlarımızı nasıl etkilediğini gözlemleyerek başlarız.

Bu sürecin bir kısmı, yaşam enerjimizde nasıl bastırıldığımızı, aşağılandığımızı, negatiflik ve korku ile enfekte olabileceğimizi ve ezilmiş olabileceğimizi anlamaktır. Bir sonraki adım, onu hissetmeye ve açığa çıkarmaya istekli olmaktır. Bu keşfe direnebiliriz çünkü bizi derinden gömülü utanç, çaresizlik ve güçsüzlük duygularımıza götürür.

İkinci kısmı, hareket ve beden farkındalığı yoluyla bedenimize güven inşa etmek, öfkemizle bağlantı kurmak ve gerçeğimizi yaşamak ve doğal enerjimizi takip etmek için küçük riskler alarak özgüven oluşturmak hayati önem taşır.

Bu cesur süreçteki mucize, gerçek olan yeni bir tür güç ve merkezcilik bulmamızdır. İçimizde ve cinselliğimizde bir dolgunluk hissetmeye başlıyoruz, kalbe derinden bağlı hissetmeye başlıyoruz, kendi akışımızı çok daha fazla hissedip takip edebiliyoruz ve partnerimizle çok daha derin ve daha gerçek bir bağlantı hissediyoruz.


Sevgilerimizle, Krish ve Amana

İngilizce'den Türkçe'ye tercüme TheHome Workshops ekibi tarafından yapılmıştır. Başka mecralarda paylaşmak isterseniz referans verilmesi gerekmektedir.

İlgili İçerik

Aile Dizimi Perspektifinden Romantik İlişkiler

Kalıcı, mutlu romantik ilişki için ne gerekir? Romantik ilişkide birbirinin ebeveyni gibi bağ kurmak yerine nasıl bağ kurmak gerekir?


Aile Dizimi Perspektifinden 5 Soru - Cevap

Devani Dilek Yıldız Işık ve Selmin Gök ile sohbet serisinin son videosu... Aile dizimi perspektifinden 5 farklı soru 5 farklı cevap.


Aile Dizimi Perspektifinden Anne ve Babamızla İlişkimiz

Annemizle ilişkimiz hayatımızda neyi temsil eder, babamızla olan ilişkimizin erişkin hayatımıza yansımaları nelerdir?
Selmin Gök'ün soruları ve Devani Dilek'in görüşleriyle köklerimizin bugünümüze yansımaları üzerine...


Anne - Babayı Sevmek ya da Sevmemek

Sevgisel Şeyler Bölüm 4

Kurucumuz Devani Dilek ve İstanbul Healing Academy'den Veysi Sala  bu hafta Anne - Baba şiddeti, onları sevmek, "Anne-babayı sevmezsen kimseyi sevemezsin" ya da "Anneni-babanı affet" gibi aile diziminde yapılan yanlışlar üzerine güzel bir sohbet gerçekleştirdiler. İyi seyirler dileriz.


Aile Dizimi ve İlişkiler

Devani Dilek'in Bodrum Yoga Festivali kapsamında gerçekleştirdiği Aile Dizimi ve İlişkiler konuşması... İyi seyirler dileriz.